Yazı kategorisi: Genel

Var Mısın 5 Dakika Nefes Almaya?

Hiç vaktimiz yok değil mi şöyle durup derin derin nefes almaya… Gözlerini kapatıp esen rüzgarı, ısıtan güneşi ve şehrin günlük akış sesisi o halde dinlemeye…

Acelemiz var. İşe ya da okula geç kaldık. Hemen para kazanıp zengin olmamız lazım. Maazallah yan komşunuz baba parasıyla ya da kirli işlerle kazandığı parayla aldığı arabasının havasını atarken senin küçük düşmemen lazım…

Borcun, harcın olsa bile başın hep dik durmalı. Sırf seni de kendileri gibi görsünler diye, boyundan büyük işlere kalkışman lazım. Neden? Çünkü bizim ülkemizde “büyükler” adam yerine konulur.

Küçüksen insan sayılmazsın ya, sen de haklı olarak hep büyük olmak istersin.

Seni bilmem arkadaş, ben hayatının ilk çeyreğini büyük kayıplar, yanılgılar ve gereksiz şeyler için çoktan harcadım. Kalan diğer çeyreklerimi ki hala kaldılarsa, yüzümü güneş ısıtırken harcamak istiyorum.

Gozlerimi kapatıp, aldığım nefesin ciğerlerime inişini duyumsamak, arkadan “anne baakk” diye neşeli çığlıklar atan çocuğun hayalini beynimde canlandırarak ve bol bol gülerek geçirmek istiyorum.

Hala fırsatın varken, sen de bir dene. Pişman olmayacağına eminim. Hadi diyelim pişman oldun. Ne kaybedersin ki? En fazla 5 dakika. Biz neler neler için günlerimizi, aylarımızı hatta yıllarımızı harcamadık ki… Bu seferde kendin için bir 5 dakika harcayiver bu hayattan… Merak etme, o 5 dakika hayat telaşından birşey götürmez, aksine sadece 5 dakika bile olsa nefes almanı sağlar…

Yazı kategorisi: Genel

Gül ya da ağla, kimsenin bir yerinde değil!

Bu dünyaya yalnız geldik, yalnız göçeceğiz ama doğamızdandır ya hayat serüveninde yapayalnız olmayı istemeyiz.

Illa birileri olmalı yanımızda.. Ha öyle sabah akşam minnet duyan anne, babamız değil aradığımız. Daha başka, daha heyecan uyandıran belki de daha çok can yakacak.

Belki de hepimiz bize biraz acı veren kişileri arıyoruz. Yoksa nedendir bize dünyaları sermeye hazır olan ailelere olan hırçınlığımız…

Düşünsenize, ailesi “kötü” olanlar bile bir türlü gündeminden bu olayı düşürmüyor… Kendisine yapılan daha doğrusu yapılmayanları affedemiyor.

Demekki neymiş? Insanoğlu canını yakan kişi ve olaylara bir süre sonra bağımlı oluyor. Aslında istemiyorum diyor ama bir türlü o çemberden çıkamıyor.

Hepimiz yaşadık bunu. Birimiz aldatıldık, hazmedemedik. Birimizi ailesi istemedi, hazmedemedik. Birimiz fakir doğdu ve çok çalışmak zorunda kaldı, diğerlerinin hayata karşı vurdumduymazlığını hazmedemedik. Şimdi bu şikayet listesi uzar da uzar.

Günümüzü, içinde bulunduğumuz saatimizi daha doğrusu hayatımızı, hani bize çok kısa bir süreliğine verilen ve heran bitebilecek olan hayatımızı, herhangi bir şeye saplanıp kalarak heba etmesek mi artık? Artık yaşadığımız sorun(lar) ne kadar ağır olursa olsun, şöyle en kocamanından bir gülüş atıp geçsek mi?

Hani Gülse Birsel diyor ya; “Beyin dediğin bir buçuk kiloluk bir yağ ve su karışımı. Ciddiye alma. Yüzün gülünce beyin hemen ona kanıyor, işler yolunda zannediyor. Saf saf basıyor serotonini. Ota böceğe gül! Hiçbir işe yaramasa, en azından mahallede ‘vaay, işi gücü yolunda galiba derler.’ derler, havan olur.” Hayat da aynen böyle…

(Minik bir not; bu yazıyı bir ulaşım aracında, karşımdaki iki teyzenin sosyal medyadan (!) oğullarına gelin beğenmesi eşliğinde telefonumdan yazıyorum. Bir yazım hatası, imla hatası yaparsam affola. 😄 haydi kalın sağlıcakla…) (Minik bir not daha, görseldeki fotoğraf %100 benim emeğim olup, dün geceye aittir. Üzerinize afiyet yine bir hayat sorgusuna tabi tutuyordum kendimi de 😂)

Yazı kategorisi: Genel

Mutlu Olmak Bu Kadar Zor Mu?

Herkesin diline pelesenk olan bir kelime değil mi mutluluk? 7’sinden 70’ine önünüze çıkan ya da çıkacak olan her insandan; hayatınız boyunca en az bir kez duyacağınız bu önemli “mutluluk” kelimesini belki de biz çok abartıyoruz, olamaz mı?

Belki de mutluluk, hayata hep karanlık bakanların uydurduğu bir sözcüktür, olamaz mı?

Belki de sen hayatta olup, nefes aldığın için zaten o çok aranan “mutluluk” kelimesine sahipsin de başkalarına ait “mutluluk” kalıplarını en doğru mutluluk sanıyorsun, olamaz mı?

Bence olabilir, bu hayatta her şey her an olabilir. Her an mutlu olup her an üzülebilirsin. Bu senin bakış açını kendi “mutluluk” tanımına çevirmenle alakalı.

Haydi, gel. Otur bir düşün. Senin mutluluk kavramın neyden ibaret? Kendi hayatını mı yaşıyorsun, yoksa başkalarının “mutluluk” dediklerine mi tamah ederek “mutsuz “mu oluyorsun…